Muris Muvazaası

21 Şubat 2019

MİRASBIRAKANIN MUVAZAASI (MİRASTAN MAL KAÇIRMA)

“Ölüm hak, miras helaldir” ata sözü en bilinen ata sözlerimizdendir. Burada söylenmek istenen; Ölüm herkese gelecektir. Ölenin mirası da mirasçının hakkıdır. Fakat, kimi zaman muris, (mirasbırakan) mirasçılarından bir ya da birkaçını miras hakkından kısmen veya tamamen yoksun bırakmak amacı ile sağlığında kendi belirlediği mirasçı ya da üçüncü kişilere taşınmazını devreder. Taşınmazın devrini Tapu Sicil Müdürlüğünde satış şeklinde gerçekleştirir. Ama mirasbırakanın asıl amacı, taşınmazını bağışlamaktır. Örneğin 200.000 TL’lik bir daireyi, tapuda 50.000 TL göstererek oğluna/kızına satan kişinin, gerçekte bu daireyi bağışladığı kabul edilir. Burada muvazaalı bir işlem yapılmıştır. Muvazaa, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmeyen bir görünüş yaratmak için anlaşmaları şeklinde tanımlanabilir. Kısaca anlatmak gerekir ise; muvazaa, irade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk olarak tanımlanmaktadır.

Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradesini yansıtmadığından, gizli bağış sözleşmesi ise yasal şekil şartlarını taşımadığından bu tür sözleşmeler geçersizdir. Muris, mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için, esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede, iradesini satış sözleşmesi veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devir etmektedir Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradeleri ile uyumlu olmadığından, gizli bağış sözleşmesi de yasada gösterilmiş şekil koşullarından yoksun bulunduğundan saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeniyle geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

"İrade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk ile ortaya çıkan muvazaanın, mutlak ve nispi olarak iki farklı şekli vardır. Mirasbırakanın muvazaası, "nispi muvazaa" olarak adlandırılır." Nispi muvazaa"da görünüşteki işlem her türlü hukuki sonuçtan yoksundur ama bu işlemin altına saklanan ve tarafların içerik ve sonuçları ile birlikte gerçekleştirmek istedikleri işlem (gizli sözleşme) geçerlidir. Ancak, bu işlemin şekle bağlı olduğu durumda irade açıklaması şekle uygun yapılmamışsa, bu gizli işlemin geçerliliğinden söz edilemez." (YİBK. 07.10.1953 gün 8/7 sayılı YİBK)

Mirasbırakan, gerçekte bağışlamak istediği taşınmazını, tapuda yapılan sözleşmede satış olarak göstermesi suretiyle devrini gerçekleştirdi ise, bu şekilde yapılan devirler için "Muris muvazaası sebebiyle tapu iptal ve tescil davası" açılabilir. Ancak işlem, sağlıklı bir iradeye uygun şekilde açıklanmış ve bağış sözleşmesi yapılmış ise muvazaadan söz edilemez. Ancak mirasçıların saklı payları yasa ile korunmuş durumdadır. Saklı payların ihlal edilmesi durumunda "tenkis davası" açılabilir.

Bir kimse, mirasçılarını miras hakkından yoksun bırakmak amacı ile gerçekte bağışlamak istediği tapu sicilin de kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamışsa miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar (Saklı pay sahibi olan da olmayan da) görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar kanunun 18. maddesine dayanarak muvazaa olduğunu ve gizli borç sözleşmesinin de şekil şartından yoksun olduğunu ileri sürerek dava açabilirler. (YİBK. 1.4.1974 E:1974/1, K:1974/2.)

MİRASBIRAKANIN MUVAZAASI NEDENİYLE AÇILACAK TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI

A) KİMLER TARAFINDAN AÇILABİLİR?


Muvazaa sebebiyle tapu iptali ve tescil davası açmak için mirasçılar arasında “zorunlu dava arkadaşlığı” yoktur. Yani her mirasçı kendi miras hakkına dayanarak tek başına dava açma hakkına sahiptir.
Muris muvazaası nedeniyle açılacak tapu iptali ve tescil davası, dava taşınmazın aynına ilişkin olduğu için ve Hukuk Muhakemeleri Kanununda kesin yetki öngörüldüğünden taşınmazların bulunduğu yer mahkemesinde açılmak zorundadır.
Yine vasiyet ile kendisine mal vasiyet edilen mirasçı, daha sonra bu malın mirasbırakan tarafından başkasına satış yoluyla devrine karşı da bu davayı açabilir.

B) DAVA NE ZAMAN AÇILABİLİR? ZAMANAŞIMI VAR MIDIR?

Dava ancak mirasbırakan öldükten sonra açılabilir. Zamanaşımı veya herhangi bir hak düşürücü süreye de tabii değildir. Muvazaayı düzenleyen Türk Borçlar Kanunu’nda ve diğer kanun hükümlerinde muvazaalı sözleşmelerin tarafların arasında alacak ve borç ilişkisi doğurmayacağı, muvazaanın varlığının bir süreye bağlı olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği, mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerektiği, belirli bir sürenin geçmesi, sebebin ortadan kalkması veya ilgililerin icazet (olur) vermesi ile geçerli hale gelmeyeceği uygulamada ve bilimsel görüşlerde kabul edilmektedir.

Mirasbırakanın muvazaası nedeniyle açılacak bu dava ile birlikte, başlı başına ayrı bir yazının konusu olabilecek “Tenkis Davası” da açılabilir. Tenkis davası, mirasçıların saklı paylarını zedeleyen hukuki işlemler nedeni ile açılabilir. Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer.

C) MUVAZAA İDDİASI NASIL KANITLANABİLİR?

Burada önemli olan, mirasbırakanın gerçek irade ve amacının, duraksamaya yer bırakmayacak bir biçimde ortaya çıkartılmasıdır.

Davayı açan taraf, sözleşmenin tarafı ise yani işlemi yapan kişi ise muvazaa iddiasını yazılı delille ispatlamak durumundadır. Ancak, mirasbırakanın muvazaası nedeniyle açılan davalarda, yazılı delille ispat kuralı, mirasçılar hakkında uygulanmaz ve buradaki iddia her türlü delille ispat olunabilir. İspat için sorulabilecek sorular, tahdidi olmamak kaydı ile aşağıda örneklendirilmiştir:

  • Devrin yapıldığı bölgenin gelenek ve görenekleri nasıldır?
  • Kız çocuklarından mal kaçırmak amaçlı, erkek çocuklarına taşınmazların devrinin yapılması yaygın mıdır?
  • Taşınmazı devralan kişinin, taşınmazın bedelini ödeyebilecek gücü var mıdır?
  • O yöredeki toplumsal eğilimler nelerdir?
  • Mirasbırakanın böyle bir işlem yapmak için haklı ve makul bir sebebi var mıdır?
  • Mirasbırakan ile taraflar arasındaki ilişkiler nasıldır?
  • Eğer mirasbırakan sahip olduğu malvarlığı itibariyle yeterli ekonomik güce sahip ise paraya ihtiyacı bulunmaması nedeni ile taşınmaz mallarını satmasını haklı sayılabilecek bir neden de mevcut olmayabilir.
  • Aynı şekilde taşınmazı tapuda satın almış görünen kişinin alım gücünün bulunup bulunmadığı da araştırılmalı ve değerlendirilmelidir.
  • Yine anne ya da babanın çocuğuna taşınmazını para karşılığı satması da hayatın olağan akışına aykırıdır.
  • Tapuda gösterilen satış bedeli ile gerçek değer arasındaki fark yüksekse, bu durumda diğer delillerle birlikte değerlendirildiğinde davacının davasını ispatını sağlayabilir.
  • Ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yapılan temliklerde, muvazaa olup olmadığının belirlenebilmesi için, sözleşme tarihinde mirasbırakanın yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının niteliği değerlendirilmelidir.

Ülkemizde aile kurumu, dünya üzerindeki birçok ülkeye göre, birey için daha büyük öneme sahiptir. Bu nedenle, aile bireylerinin birbirleriyle bağlarının güçlü bir şekilde devam edebilmesi için, her aile bireyinin hakkının eşit olarak gözetilmesi önemlidir. Geçmişte çok yoğun bir şekilde yaşanmış mirastan mal kaçırma uygulamalarının, bireylerin gelişen eğitim düzeyleri, yükselen eşitlik ve değer bilinçleri karşısında azalması umudu ile.

Bize Ulaşın

0 (232) 486 01 21 – 0 (232) 486 01 66

0 (232) 486 01 43

0 (532) 516 80 18 - 0 (533) 776 24 92

bilgi@altintozhukuk.com

Mansuroğlu Mah. 288/6 Sk. No: 2/1 C Blok D: 12
Hasan Efendi Sitesi Bayraklı/İZMİR